Kurtuluş Savaşı

   
 


 

 

Ana Sayfa

Hakkımızda

Portal

İletişim

Eğitim

İslam Dini

Yayınevleri

Televizyon

Sözlük

Foto-Galeri

İddia

Rüya tabirleri

Burçlar

Webmaster Araçları

Tarih

=> Türk Devletinin tarihçesi

=> Osmanlı Devletinin kuruluşu

=> Osmanlı Devleti savaşları

=> Osmanlı hükümdarları

=> Geçmişten günümüze Türk Devleti

=> Osmanlı hoşgörüsü

=> Kurtuluş Savaşı

=> Çanakkale Savaşı

Müzikler

Oyunlar

Hobiler-Örgü-Dantel

Sağlık

Astronomi

Spor

Animasyonlar

Edebiyat

Teknoloji&İnternet

Kısa Öyküler

BDA

Roportajlar

cb

Medya

Video

Radyo

Top liste

Arama

 


     
 

Türk Kurtuluş Savaşı, İstiklâl Harbi, Türk İstiklâl Harbi ya daMillî Mücadele olarak adlandırılan, I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu'nun İtilaf Devletleri'nce işgali sonucundaMisak-ı Millî sınırları içinde ülke bütünlüğünü korumak için girişilen çok cepheli siyasi ve askeri mücadele. 1919-1922 yılları arasında gerçekleşmiş ve 11 Ekim 1922'de imzalanan Mudanya Mütarekesi ile fiilen, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile resmen sona ermiştir.

Kurtuluş Savaşı, dört belirgin döneme ayrılabilir:

  1. I. Dünya Savaşı sonrası dönemi: Mondros Mütarekesi'nin yürürlüğe girdiği 30 Ekim 1918'den, Mustafa Kemal Paşa'nın 9. Ordu müfettişi olarak Anadolu'ya yola çıktığı 19 Mayıs 1919'a kadardır
  2. Örgütlenme dönemi: Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışından, Ankara'daki Büyük Millet Meclisi'nin açıldığı 23 Nisan 1920'ye kadardır.
  3. Hakimiyetin sağlanması dönemi: 23 Nisan 1920'den, Londra Barış Konferansı'nın ikinci safhasının başladığı Mart 1922'ye kadardır.[21]
  4. Barışın sağlanması dönemi: Mart 1922'den, Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim 1923'e kadardır.

I. Dünya Savaşı'na Almanya ile birlikte giren Osmanlı Devleti,Çanakkale Savaşı'ndaki başarılı savunmaya, Irak'ta Kutü’l-Ammare'de İngiliz ordusunu kuşatıp esir almasına ve savaşın son aylarında Kafkasya Cephesi'ndeki başarılara rağmen savaşın son günlerinde Filistin cephesinde Edmund Allenby komutasındaki İngiliz ordularına karşı Nablus Hezimetine uğramıştı. Yıldırım Orduları Grubunun 18 Eylül 1918'deki bu bozgundan sonra Liman von Sanders komutanlıktan istifa etmiş ve yerine Padişah tarafından kendisine Yaver-i Fahri Hazret-i Şehriyari ünvanı da verilen Mustafa Kemal Paşa atanmıştı. Mamafih 1 Ekim 1918'de Şam, 16 Ekim 1918'de Hama ve Humus, 25 Ekim 1918'de de Halep kaybedildi.

Suriye cephesinin çöküşü üzerine İttihat ve Terakki hükümeti 8 Ekim 1918'de istifa etti. Hükümet ileri gelenlerinden Talat, Enver ve Cemâl Paşalar yurt dışına kaçtılar. Genel af ilan edilerek, sürgün ve hapisteki muhaliflerin İstanbul'a dönüşüne izin verildi. 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlı hükümeti yenilgiyi kabul etti.

Mondros Mütarekesi gereğince İtilaf devletleri'ne güvenlikleri gereği istedikleri yerleri işgal etme yetkisi tanınıyordu. 30 Ekim 1918'deMondros Mütarekesi imzalandığında Musul ve çevresi henüz Ali İhsan Sabis Paşa komutasındaki Türk birliklerinin idaresindeydi. Ateşkesten sonra İngilizler, Musul ve Zaho'daki sivil Hıristiyanlarıntopluca öldürüldüğünü iddia ederek Türk birliklerinin Musul'u terk etmesini istediler. Ali İhsan Sabis Paşa, bu isteği reddetti ancak Suriyecephesinde Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Yıldırım Orduları grubunun Şam'dan sonra Halep'te de İngilizlereyenilip[kaynak belirtilmeli] Adana'ya kadar çekilmesi neticesinde demiryolu ikmal hatlarının kesilmesi üzerine ve İstanbul hükümetinin de bu yolda emir vermesinden sonra Musul'u bırakıp Nusaybin'e kadar çekildi. İngiliz askerleri hiçbir direnişle karşılaşmadan Musul'a girdiler. İstanbul'dan benzer bir emir Mustafa Kemal Paşa'ya daÇukurova bölgesini terketmesi için gelmişse de Mustafa Kemal PaşaAdana'yı boşaltmamış ve Harbiye Nezaretiyle yaptığı telgraflaşmalarda emrin kanunsuz olduğunu söyleyerek emre direnmişti. Harbiye nezareti, kendisini görevden alıp karargaha çağırdığında ordunun bir kısım silahlarını halka dağıtarak düşman eline geçmesine mani olmuştu. Bazı silahlar ise, Anadolu'da bir düşman direnişinde kullanılmak üzere Teşkilat-ı Mahsusa elemanları tarafından daha güvenli olan doğu cephesine taşınmıştı. Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'a dönmesinden sonra Ali Fuat Paşa, emrindeki 20. kolorduyu teçhizatıyla birlikte önce Konya'ya sonra da Ankara'ya getirerekİstiklal Savaşı hazırlıklarına başladı. Bu sırada Kâzım Karabekir Paşa da emrindeki 15. kolordu'yu terhis etmemiş ve Erzurum'da savaşa hazır tutmaktaydı.

İstanbul işgali, Kasım 1918

Yunan zırhlı "Kilkis" (yanındamuhrip Dafni)
İtalyan zırhlı RN Roma (İstanbul, 1918)

6 Kasım'da Boğazlar silahsızlandırıldı. 7 Kasım'da işgal güçleriÇanakkale'den geçti. 13 Kasım 1918 günü, İtilaf Devletlerinin 61 parça harp gemisinden oluşan bir donanması, mütareke şartlarının kendilerine verdiği yetkiye dayanarak, İstanbul önlerine gelip demir attılar. Bu donanmada 15 muharebe gemisi, 11 kruvazör, 29 muhrip ve 6 denizaltı gemisi bulunuyordu.[22] Aynı gün Boğazdan 11 harp gemisi ile Yunanlıların bir zırhlısı daha giriş yapmış ve toplam gemi sayısı 73'e çıkmıştır.[22] 13 Kasım'da İtilaf filosundan 2.616 İngiliz, 540 Fransız ve 470 İtalyan askeri olmak üzere toplam, 3.626 askerİstanbul'a çıkarıldı.[22] 23 Kasım 1918'de Ahmet İzzet Paşa yeni hükümeti kurdu. 9 Şubat'ta Hadisat gazetesinde Süleyman Nazif'Kara Gün' başlıklı bir yazı yazdı. Türk milletinin böyle bir işgali yaşamadığını ve bunu kaldıramayacağını söyledi. İtilaf devletleri Türk halkının tepkisini çekmemek ve işgalin haklılığını kanıtlamak için işgalin geçici olduğunu amacının Padişahlığı, halifeliği, azınlıkları korumak olduğu. Padişahlık makamının kaldırılmadığını ve İstanbul'dan verilecek kararların geçerli olduğunu ilan etti.

Çoğunluğu İngilizlerden oluşan bir subay grubu ve asker grubu meclisi bastı ve kapattı. Böylece TBMM açılana kadar halkın sesi kesildi. Milliyetçi ve milli mücadelenin devamını sağlamak amacını güden milletvekillerini Malta'ya sürgüne gönderdiler. Bu vekillerin bir kısmı 1921'de bir kısmı da 1922-1923 arasında Anadolu'ya döndüler.

Kuva-yi Milliye

Ana madde: Kuva-yi Milliye

İttihat ve Terakki yönetiminin, gizli bir teşkilat olan Teşkilat-ı Mahsusavasıtasıyla Anadolu ve Rumeli'de savaş sonrası bir direniş hareketi örgütlediği anlaşıldı. Direnişin amacı, doğu illerinin Ermenilere, Ege bölgesinde bazı yerlerin Yunanlılara ve Adana yöresinin Fransa kontrolündeki Suriye'ye verilmesini öngören girişimlere karşı mücadele etmekti. Yanı sıra, savaş yıllarında çeşitli yöntemlerle önemli servete ve yerel iktidara kavuşan İttihat ve Terakki yanlısı zümrelerin konumlarının korunması, savaş sırasında sürülen gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarının geri dönmesinin önlenmesi, bundan dolayı çıkabilecek karışıklıklar nedeniyle müttefik devletlerin olası müdahalesine karşı konulması amaçlanmaktaydı.

1919 başlarından itibaren Kuva-yi Milliye (milli kuvvetler) adıyla silahlanan bazı gruplar, Ege ve Karadeniz bölgesinde Rumlara, Güneydoğu'da ise Ermenilere karşı çatışmalara girdiler. Bu grupların çoğu 50 ila 200 kişilik düzensiz kuvvetlerden oluşmakta ve Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olduğu bilinen kişilerce yönetilmekteydi.

1919 Şubat ayında Müttefik İşgal Kuvvetleri Yüksek KomutanıEdmund Allenby, Anadolu'da asayişi sağlamak ve henüz teslim olmamış olan Ali Fuat Paşa komutasında Ankara'daki 20. ve Kâzım Karabekir Paşa komutasında Erzurum'daki 15. kolorduların teslim olmalarına ikna edilmeleri amacıyla, İngiliz ordusunun Suriyecephesinde Türk kuvvetlerini kısa sürede nasıl yendiğini bilen üst düzey bir Türk komutanının özel yetkilerle donatılarak Anadolu'ya gönderilmesini önerdi. 15 Mayıs 1919'da "Anafartalar Kahramanı" ve "Yaver-i Fahri Hazret-i Şehriyari (Padişahın Onursal Yaveri)" MirlivaMustafa Kemal Paşa, 9. Ordu komutanı ve Anadolu Genel Müfettişi sıfatıyla, padişah VI. Mehmet Vahdettin tarafından Anadolu'ya gönderildi.

İzmir işgali, Mayıs 1919

Yunan askerlerinin İzmir'e gelişi

İzmir'in işgali düşüncesi 1919'un Şubat ortalarında Yunanistanbaşbakanı Venizelos'un önerisiyle, İngiltere başbakanı Lloyd Georgetarafından ortaya atıldı. İzmir'in İşgali, I. Dünya Savaşı sonrasında Paris'te toplanan uluslararası barış konferansının kararıyla ortaya çıktı.ABD başkanı Wilson bu öneriye önce kesinlikle karşı çıktı, ancak 25 Mart olayında daha esnek bir tavrı benimsedi. 7 Mayıs ta İngiltere, ABD ve Fransa, Yunan donanmasının İzmir'e gönderilmesinde mutabık kaldılar.

İzmir'in işgali kansız başladı. Hatta İzmir'in işgalini 1 gün önceden bildiğinden İzmir'deki Osmanlı Ordusuna karşılık vermemesini emretmiştir. Böylece İzmir'deki Osmanlı Ordusu hareketsiz kaldı ve Yunanlılara teslim oldu.

İşgal günü Yunan ordusunun en yaman birlikleri olan evzon askerleri şehirde zafer turu attılar. Bu zafer turu sırasında Türk subayları sahil şeridine dizdiler. Aziz Nesin bu olayı daha sonra araştırmalarına dayanarak kitabında anlatacaktı: Bir Türk Subayı Evzon askerinin "Zito Venizelos" diye bağırmasını istediği halde yapmadığı için öldürüldü. Evzon askerleri şehri her gezdiklerinde ve subaya geri döndüklerinde bir kez süngüleniyordu. Bu Türk Subayı 22 kez süngülendi ve şehit oldu. Yunanlılar daha ilk gün birçok Türk asker ve vatandaşı öldürdü. Böylece işgal daha ilk günde 400 kişiye mâl oldu.

İzmir'in işgali ile Türk halkında var olan fakat yetersiz komutanlar yüzünden kullanılamayan mücadele yeteneği tekrar uyandı ve İzmir'deki bir kısım asker istifa ederek Milli Mücadele'ye katıldı. Aynı zamanda İzmir'de kalan Türkler de işgalin getirdiği huzursuzluğa dayanamadı ve Anadolu'ya göç etti. Kalmakta ısrar eden Türk ailelerse Yunan askerinin tavırlarına ve yaptıkları eziyetlere daha fazla dayanamayıp Anadolu'daki milli mücadeleye destek vermek amaçlı olarak göç ettiler.

Yunan işgal askerleri Anadolu'da.

"Türk asker ve subayları dipçiklenerek, süngülenerek öldürülüyor, üzerlerindeki kıymetli eşyalar zorla alınıyordu. İşgale karşı boyun eğmiş bulunan Ali Nadir Paşa yerde sürüklenerek tekmeleniyordu. Türk subayları "Zito Venizelos" diye bağırmaya zorlanıyor, ağır hakaretlere uğruyorlardı. Bağırmayı reddedenler ise süngüleniyordu. Reddedenlerden Albay Fethi Bey de süngülenerek şehit edildi. Şehrin diğer yerlerinde de olaylar, yağma, öldürme ve tecavüz olayları başladı. Türkler'e ait evler ve işyerleri Rumlar tarafından yağmalanıyor, canını, malını, namusunu korumak isteyen Türkler öldürülüyordu. Bütün bu olaylar "uygar ulusların temsilcilerinin" gözleri önünde, "uygar devletlerin" izniyle yapılıyordu. Lord Curzon'un 18 Nisan 1919 tarihli bildirisinde "Selanik kapılarının 5 mil dışında asayişi sağlayamayan Yunanistan'ın Aydın Vilayeti'nde (İzmir o tarihte Aydın Vilayeti içinde idi.) barış ve güvenlik sağlamakla görevlendirilmesini" uygun görmediğini açıkladığı Yunanlılar ilk gün 400 Türk öldürmüşlerdi. Çevre köy ve kazalardaki olaylarla bir iki gün içinde 5.000 kadar Türk öldürüldü."[23]

İzmir kenti ile birlikte Ayvalık, iki kent arasındaki sahil şeridi, Çeşme yarımadası ve Belkahve'ye kadar İzmir'in hinterlandı da işgal edilmiştir. 23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açılmasından sonra Yunan ordusu İzmir'den harekete geçerek, Sevr Antlaşması ileİtalyan bölgesi olarak kabul edilen Manisa, Uşak, Denizli, Balıkesir, Bursa şehirlerini de işgal etmiştir. Bu sebeple Yunanistan ile arasında ihtilaf çıkan İtalya ise bu işgalden sonra Kurtuluş Savaşı müddetince Ankara hükümetini desteklemiş ve askeri yardım da yapmıştır.

Örgütlenme Dönemi, Mayıs 1919 - Mart 1920

Yunan Ordusunun Panormos (Bandırma)'a girişi
Sivas Kongresi Delegeleri toplu halde

Paris'te toplanan uluslararası Barış Konferansı, o günlerde açıklanması beklenen Türk Barış Antlaşmasını, 1919 Mayıs başlarında belirsiz bir geleceğe erteledi. 15 Mayıs'ta Yunan kuvvetleri, müttefik devletlerin kararıyla İzmir'i işgal etti. Ulusal bir felaket olarak görülen bu olay, Türkiye çapında müthiş bir ulusal tepkiye yol açtı. 23 Mayıs'ta Fatih ve Sultanahmet'te Türk siyasi tarihinin o güne kadarki en büyük kitle gösterileri düzenlendi. Direniş fikri, İttihat ve Terakki yandaşlarının görüşü olmaktan çıkarak tüm ülke sathına yayıldı.

21 Haziran'da Mustafa Kemal, Anadolu'daki en önemli askeri birliklerin komutanları olan Kâzım Karabekir, Refet ve Ali FuatPaşalar ve Ege bölgesinde asayişi sağlamakla görevlendirilen Rauf Bey ile Amasya'da buluşarak Amasya Tamimi'ni yayımladı. Bildiri, ulusal bağımsızlığın ancak ulusun "azim ve iradesi" ile sağlanacağını vurgulayarak, ülke çapında bir direniş hareketinin işaretini vermekteydi Kâzım Karabekir'in öncülüğünde Erzurum'da toplananDoğu İlleri Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti Kongresi, askeri görevlerinden istifa eden Mustafa Kemal'i kongre başkanı seçti. Kongre, Doğu illerinin Ermenistan'a verilmesi olasılığına karşı direnme kararı alırken, Türkiye'nin kalkınması için Amerikan mandası fikrine açık kapı bırakmamaktaydı.

4 Eylül 1919'da Türkiye'nin her yanından gelen delegelerin katılımıylaSivas'ta toplanan kongrede, genel seçimler yapılıp yeni Mebusan Meclisi kuruluncaya kadar İstanbul hükümetiyle tüm resmi bağların kesilmesi kararlaştırıldı. Ülke çapında yeni bir idari ve siyasi örgütlenme kurmak amacıyla bir Heyet-i Temsiliye kuruldu.

Kasım ayında Adana, Maraş, Antep ve Urfa'nın Fransızlarca işgali üzerine, Heyet-i Temsiliye tarafından yönlendirilen direniş hareketi başlatıldı. Direniş umulmadık bir hızla başarıya ulaşarak 1920 Mayısı'nda Fransızları ateşkese zorladı.

Osmanlı Meclisinin açılması ve Misak-ı Milli, Kasım 1919 - Ocak 1920

Aralık ayında yapılan genel seçimler sonucunda son Osmanlı Meclis-i Mebusanı (1920) oluştu. Meclise Anadolu'dan sadece Milli Mücadele yanlısı milletvekili adayları seçildi. İki ayrı ilden milletvekili seçilen Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'a gitmeyi reddetmesi üzerine, Sivas Kongresi başkan vekili olan Rauf Orbay Meclis reisliğine seçildi. 28 Ocak 1920'de Mebusan Meclisi daha sonra Misak-ı Milliadıyla anılan “Ahd-ı Milli Beyannamesi”ni kabul etti. Beyanname,Mondros Mütarekesi sınırları içinde tam bağımsızlık sağlanıncaya kadar mücadeleye devam etmeyi öngörmekteydi.

Osmanlı Meclisinin kapatılması, Mart 1920

16 Mart 1920'de Meclis-i Mebusan da dahil olduğu halde Babıali ve bütün hükümet daireleriyle beraber İstanbul, İngilizler tarafından cebren ve resmen işgal edilmiştir. İngiliz birlikleri İstanbul'da bulunan, başta Rauf Bey olmak üzere önde gelen Milli Mücadele yanlısı milletvekillerini tutukladılar. Ayrıca telgrafhaneler de işgal altına alınmış ve resmi makamlar arasında iletişim imkânı kalmamıştı. Bu şartlara göre, Anadolu, İstanbul ve resmi makamlarla ortak hareketten mahrum kalmıştı.

İstanbul’daki olağanüstü hal, ortaya Osmanlı Devletinin kimin idaresi ve hangi güçlerin kanunlarının geçerli olduğu sorunu ortaya çıkarmıştır. Bu durumda Mustafa Kemal, Temsil Heyetinin başkanı olarak: "Bu hareketin Anadolu’da Osmanlı Kanunlarının yürürlüğünü engellemeyeceğinden ve her ne şekilde olursa olsun alınacak önlemlere Osmanlı milleti uygarlık yeteneği özellikle dikkat çekici bulunduğundan kanun dışında hiçbir işlem yapılmaması ve bütün görevlerin özenle yapılması hayatımızın gereklerindendir" diye genelge yayınlamıştır [24].

Bunun üzerine Meclis 18 Mart 1920 tarihinde toplanarak kendini feshettiğini açıkladı. Meclisin kendini feshettiği açıklaması padişahın 11 Nisan 1920'de ikinci meşrutiyetin sona erdiğini açıklaması ile bir başka Meclis oluşturma yolunu kapatmıştır. Aynı gün ŞeyhülislâmDürrizâde Abdullah'ın, "Padişah ve Halife kuvvetleri dışındaki millî kuvvetleri kâfir ilan eden ve katlinin vacip" olduğunu bildiren fetvası "Takvim-i Vekayi"de yayınlandı. Padişah Osmanlı Devleti'nin tarihinde bir bölümü kapatmayı amaçlamış ve kendi otoritesi dışında bulunan bütün güçlerin (millî kuvvetleri) devlet karşıtı olduğunu ilan etmiştir. Padişah ve atadığı hükümetler Osmanlı devletinin idaresine tek otorite durumuna gelmişlerdi.

Hakimiyetin sağlanması, Mart 1920 - Mart 1922

Yunan Ordusunun Edirne'ye girişi (12 Temmuz 1920)

Bu dönemde Büyük Millet Meclisi'nin etkinlikleri karşı taraflara Anadolu'yu kendisinin temsil ettiği ve onun içinde olmadığı hiçbir barışın geçerliliği olmadığını kabul ettirmesi çabasıdır. Bir yandan uluslararası destek ve yardım arayışına girilerek, Batum'un geri verilmesi karşılığında Sovyetler Birliğinden mali yardım sağlandı. Öbür yandan Anadolu'nun çeşitli yörelerindeki düzensiz direniş gruplarını tasfiye ederek düzenli bir ordunun kurulması için adımlar atıldı. Askeri olarak karşısına çıkacak bütün güçlerle baş edebilecek düzeyde olduğunu kanıtladı.

Büyük Millet Meclisi açılması, 23 Nisan 1920

Osmanlı Meclisinin fesh edilmesi yeni bir meclisin, bir kurucu meclisin, gerekliliğini doğurmuştu. Kurucu Meclis ve seçimlerle ilgili 19 Mart 1920'de bir bildiri yayınladı. Sultan İstanbul'da idi ve Mustafa Kemal "olağanüstü yetkilere sahip bir meclis" olarak takdim etti. Seçimlerin yapılması için yayınlanan bu bildiri uyarınca, yurdun her yerinde seçimler yapıldı. 16 Mart 1920'deki baskından kurtulan milletvekilleri gizlice Ankara'ya geçtiler. Bolu Düzce, Hendek bölgesinde başlayan ve Nallıhan, Beypazarı çevresine sıçrayan (bakınız İsyanlar (İç Cephe)) ayaklanma olayları oldu. Bu olaylardan dolayı, seçilen milletvekillerinin tümünün gelmesi beklenilmeden, Millet Meclisi'nin açılma hazırlıkları yapıldı.

Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920'de Ankara'da Mustafa Kemal Paşa önderliğinde toplandı. Bu tarihten itibaren İstanbul hükümetinin etkisi İstanbul kenti ve çevresiyle sınırlı kalırken, Ankara'da oluşturulan Meclis ve hükümet, fiilen Türkiye'nin yönetimini ele aldı. Mustafa Kemal 24 Nisan 1920'de Meclis Başkanı seçildi.

İç Cephe

Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Kocatepe'de.(26 Ağustos 1922)

1920 yılında Kurtuluş Savaşı ve sırasında ayaklanma çıkaran ve yağmaya girişenleri, bozguncuları, orduya ait silah ve mühimmatı çalanları, casusları, asker kaçaklarını, Millî Mücadele'yi engelleme amacıyla propaganda yapanları yargılamak için İstiklal Mahkemelerikuruldu.

Ağustos 1921'de Tekalif-i milliye Kararları yayımlandı ve halk ulusal yükümlülüklerini yerine getirmeye teşvik edildi.

Bazıları Anadolu topraklarının bir bölümünde yeni bir devlet kurmayı amaçlayan, bazıları ise saltanat ve hilafet yanlısı olanlar tarafından çıkarılan isyanlar bastırıldı. Ülke içindeki Ermeni ve Rum azınlıkların dış destekli isyanları da büyümeden bastırıldı.

Doğu Cephesi

Kâzım Karabekir Gümrü Antlaşması'nı imzalamak için yola çıkmadan önce

Dünya Savaşı sonunda Kuzeydoğu cephesi Müttefik devletlerin talebi doğrultusunda 1914 Osmanlı-Rus sınırına çekilmişti. Bu sınır Ardeşen-Yusufeli-Oltu-Bayezit hattından geçiyordu. Sınırın öte yanında 1918'de Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti kuruldu.

1920 Eylülünde Türk-Rus mutabakatının sağlanması üzerine 28 Ekim 1920'de Kâzım Karabekir komutasında harekete geçen Türk kuvvetleri, 10 gün süren bir harekât sonunda Ermenistan'ı kesin yenilgiye uğrattı. Bu harekâtta Türk tarafından 6 asker öldü, Ermeniler tarafında ise 95 asker öldü.[25] 1 Aralık'ta imzalanan Gümrü Antlaşması ile Türk-Ermeni sınırı, 1878 öncesindeki Osmanlı-Rus sınır hattına çekildi. Bu sınır, bugünkü Türkiye-Ermenistan sınırıdır. 2 Aralık'ta Kızıl Ordu, Ermenistan'ı işgal ederek bağımsız Ermenistan'ın varlığına son verdi.

Güney Cephesi

9 Şubat 1921'de Antep'in teslimiyetiyle Fransız Ordusuna esir düşen Türkler

Türk-Fransız Cephesi veya Güney Cephesi Kurtuluş Savaşı Milli kuvvetlerin Fransız lejyoner birliklerine (Fransız, Cezayir ve Ermeni Askerlerinden oluşan) karşı verdikleri savaşı kapsamaktadır. İngilizlerMusul, İskenderun, Kilis, Antep, Maraş, Elbistan ve Urfa’yı işgal ettiler. Fransızlar ise Adana, Mersin ve Osmaniye’yi işgal ettiler.

İşgalin sonlandırılmasında Molla Mehmet Karayılan 6400 civarında şehit vererek Fransızlara kendi birliğinin onlarca misli kayıp verdirdi. Böylece Karayılan, Antep'te efsane oldu.

Maraş’ta, Sütçü İmam’ın önderliğini yaptığı mücadele sonunda Maraş’ta tutunamayan düşman şehri terk etmek zorunda kaldı (12 Şubat 1920). Urfa şehrinde Ali Saip (Ursavaş) Bey tarafından teşkilatlandırılan Türk direnişi başarıyla sonuçlandı. Fransızlar 11 Nisan 1920’de şehri boşalttı.

Antep halkı 1 Nisan 1920’de Fransızlara karşı ayaklandıysa da 9 Şubat 1921’de teslim oldu. TBMM, Fransa ile Ankara Anlaşması’nı imzalayarak Güney Bölgesi'nden çekildi.

Batı Cephesi

20 Temmuz 1921'de işgal edilenEskişehir'deki Yunan birliği

Buradaki Savaşlar,İzmir-Bursa-Balıkesir-Kütahya-Eskişehir hattında gerçekleşti. Müttefik devletler tarafından 18 Nisan 1920'de Paris'inSèvres banliyösünde ilan edilen Sevr Antlaşması Türkiye'den önemli bazı toprakların alınmasını ve Türk devletinin müttefikler kontrolü altında bir tür yarı-bağımsız statüde yönetilmesini öngörmekteydi. Türk tarafının anlaşmayı imzalamayı Mısak-ı Milliye'ye karşı bulduğu için müttefikler, Yunan ordusunu Anadolu içine sevk ettiler. Temmuz ayında Bursa, Ağustos'ta Uşak Yunanlılar tarafından işgal edildi. Yıl sonunda Yunan ordusu Eskişehir ve Kütahya'yı tehdit etmeye başladı. Bu sırada çıkan Çerkez Ethem İsyanı Türk savunmasını zor durumda bırakarak, Yunanlıların mevzilerini ilerletmesine yardımcı oldu.

Batı Cephesi komutanlığına atanan İsmet Bey, Ocak 1921'de Birinci İnönü Muharebesi ve Mart 1921'de İkinci İnönü Muharebesi'nde Yunan ilerlemesini durdurdu. İnönü zaferleri, milli ordu projesinin başarısını kanıtlayarak TBMM hükümetinin otoritesini pekiştirdi, Milli Mücadelenin nihai zaferine olan güveni sağladı. 27 Mart'ta Afyon'un kaybedilmesi bu zafer duygusunu ancak kısmen gölgeleyebildi. Temmuz 1921'de Yunan Kuvvetleri Garp Cephesi ordularınıKütahya-Eskişehir Muharebelerinde yenilgiye uğratarak çevirme harekatıyla yok etmek üzereyken, komutayı bizzat ele alan Mustafa Kemal ve Fevzi Paşa, Türk birliklerini süratle geri çekerek Sakarya nehri kıyılarına çektiler.

Türk piyadeler

Ancak 23 Ağustos - 13 Eylül arasında süren Sakarya Meydan Muharebesi ile Yunan taarruzu püskürtüldü. Bu zafer nedeniyle Başkomutan Mustafa Kemal Paşa TBMM tarafından Mareşal rütbesine yükseltildi ve Gazi payesi verildi.

Mağlup olup çekilirken Türk kasaba ve köylerini ateşe veren Yunanlıların ardından cepheye yetişen Türk sıhhiye birlikleri yaralıları taşıyor.

Nihayet 26 Ağustos 1922'de Afyon'un doğusundaki mevzilerden taarruza geçen Türk ordusu, 30 Ağustos'taki Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde Yunan Ordusu'nu kesin yenilgiye uğrattı. Tamamen dağılan Yunan ordusunun boşalttığı Ege bölgesi birkaç gün içinde Türk kuvvetlerinin eline geçti. Nihayet 9 Eylül'de Türk orduları İzmir'e girerek Yunan işgaline son verdi.

Londra Barış Konferansı, Şubat 1921 ve Mart 1922

Ana madde: Londra Barış Konferansı

1921 yazında Londra Barış Konferansı ile müttefikler Sevr Antlaşmasını Ankara hükümetine kabul ettirmek istediler. TBMM hükümetinin kesin tavrı karşısında Yunan ordusu bu kez Ankara'yı ele geçirmek üzere harekete geçti. Sakarya Meydan Muharebesi bir güç gösterisi olarak gerçekleşti.

1922 yılının ilk yarısı sonuçsuz barış müzakereleri ile geçti. Bu dönemde değiştirilmiş Sèvres Antlaşması ortaya atıldı. Bu yeni çözüm Sèvres hükümlerini yumuşatılmış şekli olmaktaydı.

Barışın sağlanması, Mart 1922 - Kasım 1923

2 Eylül'de esir alınan Yunan Ordusu komutanları: soldan sağa 4.Tümen komutanı Dimaras, 1.Kolordu komutanı (Başkumandanlığına yeni tayin edilen) Trikupis, Kurmay Albay Adnan Bey, 2.Kolordu komutanı Dighenis (Diyenis), Yüzbaşı Emin

Bu dönemde Büyük Millet Meclisi'nin etkinlikleri çizilen sınırların dünyaca kabulünü ve bu sınırlar içinde Cumhuriyet ile yönetilecek devletin ilanını kapsamaktadır.

Mudanya Mütarekesi, Eylül 1922

İzmir'in kurtuluşundan sonra Fahrettin Altay komutasındaki TBMMSüvari Kolordusu kuzeye yöneldi ve birkaç gün sonra İngiliz işgalinde bulunan Çanakkale Boğazı karşısında mevzilenerek İngilizlerin çekilmesi için bir ültimatom verdi. Çanakkale Krizi adı verilen bu olay üzerine, 15 Eylül'de başbakan Lloyd George başkanlığında toplanan İngiliz kabinesinin Liberal Parti'li bazı üyeleri ültimatomu reddederek, İngiltere ile Türkiye arasında savaş çıkmasına yol açacak bir politika benimsedi. Ancak İngiliz kamuoyunun sert tepkisi üzerine koalisyon ortağı olan Muhafazakâr Parti hükümetten çekildi. Lloyd George hükümeti 19 Ekim'de düştü. 11 Ekim'de İngiltere ile Ankara hükümeti arasında Mudanya'da ateşkes imzalandı. Ateşkes anlaşması en kısa zamanda İsviçre'nin Lozan (Lausanne) kentinde bir barış konferansı toplanmasını öngörüyordu.

Saltanatın kaldırılması, 1 Kasım 1922

Vahidettin İstanbul’dan Malta'ya gitmek üzere ayrılırken

1 Kasım'da TBMM, İstanbul hükümetinin hukuki varlığına son vererek Türkiye'nin tek ve tartışmasız hakimi oldu.

Şeklen "halife" unvanını koruyan VI. Mehmet Vahdettin 10 Kasım'da son cuma selamlığına katılmış, ancak yaşamına ve özgürlüğüne yönelik tehditleri gerekçe göstererek 17 Kasım sabahı Boğaziçi'nde demirli bulunan İngiliz zırhlısı ile Malta'ya sığınmıştır. Bunun üzerine 19 Kasım'da TBMM, veliaht Abdülmecit Efendi'yi halife ilan etmiştir.

Lozan Barış Konferansı, Kasım 1922

20 Kasım 1922'de toplanan Lozan Barış Konferansı'nda Türk delegeleri İsmet Paşa ve Dr. Rıza Nur Bey idi. 4 Şubat 1923'te konferans anlaşma sağlanamadan dağıldı. Türkiye'de, müzakere edilen anlaşmanın Misak-ı Milli sınırlarından taviz verdiğini belirterek dayatılan koşullara direnen Meclisin feshedilerek yeni Meclis üyelerinin seçilmesi üzerine, 23 Nisan'da yeniden toplanan konferans, 24 Temmuz 1923'te Lozan Barış Antlaşması kabul edildi.

Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923

Bu antlaşma ile Türkiye Hicaz, Mısır, Suriye, Filistin, Irak, Kıbrıs veOniki Ada üzerindeki tüm haklarından vazgeçti; Batı Trakya'da da bazı koşullarla Yunan egemenliğini kabul etti. Türkiye ayrıca İstanbulve Çanakkale Boğazlarının silahsızlandırılarak uluslararası bir komisyonun yönetimine bırakılmasını da kabul etti. Osmanlı borçlarının bir kısmı silinirken, bakiyesinin uzun vadede ve uygun koşullarla Türkiye tarafından ödenmesi de kabul edildi.

Türkiye'deki gayrimüslim azınlıklara uluslararası hukukun koruması altında bazı haklar tanındı. Buna karşılık Türkiye'nin idari, hukuki, adli ve mali konulardaki bağımsızlığı onaylandı.

Antlaşmaya ekli bir protokolle, Türkiye'deki Rum azınlığı ile Yunanistan'daki İslam azınlığın (bazı istisnalarla) zorunlu mübadelesinekarar verildi.

Cumhuriyetin İlanı, 29 Ekim 1923

29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan "Cumhuriyet" önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verdi. Meclis önergeyi kabul etti. Böylece, Türkiye devletinin yönetimi biçimi "Cumhuriyet" olarak, adı "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" olarak belirlendi. Atatürk, kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin, ilk "Cumhurbaşkanı" oldu.

Ek konular

Kurtuluş Savaş komutanlarından bazılar:1. sıra: Ferik Ali Fuat (Cebesoy), Ferik Cevat (Çobanlı), Müşir Fevzi (Çakmak), Ferik Kâzım Karabekir, Ferik Fahrettin (Altay); 2.sıra: Mirliva Kazım (İnanç), Mirliva Ali Sait (Akbaytogan), Mirliva Ali Hikmet (Ayerdem), Mirliva Kemalettin Sami (Gökçen), Mirliva Cafer Tayyar (Eğilmez), Mirlivaİzzettin (Çalışlar), Mirliva Şükrü Naili (Gökberk); 3.sıra: Mirliva Asım (Gündüz), Albay Alaaddin (Koval), Mirliva Mehmet Sabri (Erçetin), AlbaySabit (Noyan), Albay Ömer Halis (Bıyıktay); son sıra, soldan 3 Kaymakam (=Yarbay) Hayrullah (Fişek)

İngiltere, Batı Anadolu'yu işgal eden Yunan kuvvetlerine politik ve parasal destek vermiş fakat Yunan hükümetinin ısrarlı talebine rağmen Yunan ordusunda danışman ve subay bulundurmaktan kaçınmıştır. Yunanistan'a İngiliz askeri yardımı 1922 başlarında kesilmiştir.

Kurtuluş Savaşı sırasında düzensiz Türk kuvvetleri Adana, Maraş, Antep ve Urfa'yı işgal eden Fransız ordusuna karşı savaşmıştır. Aralık 1919-Mayıs 1920 arasında altı ay süren çatışmalar, 31 Mayıs 1920'de ateşkes ile sonuçlanmıştır. Bu tarihten sonra Fransauluslararası planda genellikle Ankara Hükümetini desteklemiş, Ekim 1921'de Anadolu'dan çekilen Fransız kuvvetleri, Türk tarafına önemli boyutta silah ve mühimmat teslim etmiştir.

Atatürk ve silah arkadaşları

1919 Mayısında İzmir'in Yunanlılarca işgalini kendi çıkarlarına yönelik bir saldırı olarak değerlendiren İtalya, Kurtuluş Savaşı süresince Türk tarafını desteklemiştir. 1919 yazında Kuşadası cephesinde Yunan ve İtalyan kuvvetleri çatışmıştır.

İlgili marşlar

Notlar

  1. ^ Ayrıntılı bilgi için Türk Kurtuluş Savaşı ve ABD maddesi incelenebilir.
  2. ^ Düzenli ordu kurulduğunda birliklerdeki mevcut subay ve er sayıları:
    Batı Cephesi Komutanlığı: 1.728 subay ve 27.571 er
    Doğu Cephesi Komutanlığı: 1.425 subay ve 20.181 er
    Elcezire (Diyarbakır) Cephesi Komutanlığı: 700 subay ve 6.066 er
    3. Kolordu Komutanlığı: 477 subay ve 9.256 er
    Adana Havalisi K. Komutanlığı: 360 subay ve 11.212 er
    Kastamonu Havalisi Komutanlığı: 143 subay ve 2.527 er
    Ankara Komutanlığı: 399 subay ve 4.471 er
    --- Toplam: 5.232 subay ve 81.284 er (=86.516 asker)
  3. ^ Savaş meydanında ölenler: 9.167 (662 subay ve 8.505 er)
    Yaralanma sonunda hastanede ölenler: 2.474 (75 subay ve 2.399 er)
    Hastalıktan hastanede ölenler: 22.690 (147 subay ve 22.543 er)
    Askere alma mıntıkalarında ölenler: 2.956 (118 subay ve 2.838 er)
    Kıtalarda muhtelif sebepten ölenler: 688 er
    --- Toplam: 37.975 ölü
  4. ^ Yunanistan’ın elinde bulunan Türk harp esirleri konusunda Türk ve Yunan tarafları farklı rakamlar vermişlerdir. Yunan Kızılhaç’ı Türk esir sayısını 510 subay, 6,012 asker 309 sivil olmak üzere 6.813 olarak verirken, mübadeleye esas olan Türk esir sayısı ise 329 subay, 6,002 asker ve 15,742 sivil esir olarak belirtilmiştir. Fakat başka kaynaklara göre farklı esir sayıları mevcuttur. (Ayrıntılı bilgi için bkz. a.g.e. Ahmet Özdemir sayfa 325-333)

Ayrıca bakınız

Commons-logo.svg Wikimedia Commons'ta Türk Kurtuluş Savaşı ile ilgili çoklu ortam kategorisi bulunur.

Kaynakça

  1. ^ Western Society for French History. Meeting: Proceedings of the ... Annual Meeting of the Western Society for French History, New Mexico State University Press, 1996,page 206.
  2. ^ Briton Cooper Busch: Mudros to Lausanne: Britain's Frontier in West Asia, 1918-1923, SUNY Press, 1976,ISBN 0-87395-265-0, page 216.
  3. ^ "British Indian troops attacked by Turks; thirty wounded and British officer captured-- Warships' guns drive enemy back,"New York Times (June 18, 1920).
  4. ^ "Allies occupy Constantinople; seize ministries; Turkish and British Indian soldiers killed in a clash at the War Office," New York Times (March 18, 1920).
  5. ^ [1] News Times, Sayı 6, Sayfa 6, Şubat 2011.
  6. ^ a b c d e Genelkurmay Başkanlığı, Türk İstiklal Harbinde Batı Cephesi, C.II, 2. Kısım, Ankara 1999, sayfa 225
  7. ^ Klaus Kreiser, Christoph K. Neumann, Kleine Geschichte der Türkei, Reclam yayınevi, ISBN 3150105404, 2003,sayfa 403. (Almanca); (kaynaktan tercüme: Ağustos 1922'de, Büyük Taarruz öncesi Türk ordusu 297.794 asker ve 14.345 subaydan oluşuyordu (toplam 312.139 kişi).)
  8. ^ Atilla Kollu, Büyük Zafer (Öncesi ve Sonrası İle) Atatürk Araştırma Merkezi, (Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, sayı 24, Cilt VIII, Temmuz 1992), Kaynaktan= Türk ordusu: 8,658 subay ve 199,283 er (=207,941 asker), Yunan ordusu: 6,546 subay ve 218,432 er (=224,978)
  9. ^ T. Walter Williams: When Greek meets Turk; How the Conflict in Asia Minor Is Regarded on the Spot - King Constantine's View, New York Times, 10.09.1922 tarihli makale. (İngilizce)
  10. ^ Halil Aytekin, Kıbrıs’ta Monarga (Boğaztepe Ermeni Lejyonu Kampı), Türk Tarih Kurumu Basımevi-2000, sayfa 97
  11. ^ Anahide Ter Minassian: La république d'Arménie. 1918-1920 La mémoire du siècle., éditions complexe, Bruxelles 1989 ISBN 2-87027-280-4, p. 220
  12. ^ Dr. Yunus Kobal: Milli Mücadelede İç Ayaklanmalar, Hacettepe Üniversitesi
  13. ^ [2] kurtulussavasi.org, Savaşlar ve Antlaşmalar: TBMM'ne karşı ayaklanmalar
  14. ^ a b Ergün Aybars, Türkiye Cumhuiyeti Tarihi 1, Ege Üniversitesi Basımevi, 1986, sayfalar 341-348
  15. ^ Osman Akandere, 1923 Yılı Ortalarında Uluslar Arası Kızılhaç Komitesince Görevlendirilen Heyetin Anadolu’daki Teftiş Gezileri ve Hazırladıkları Rapor, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 53, Cilt: XVIII, Temmuz 2002
  16. ^ Ahmet Özdemir, Savaş esirlerinin Milli mücadeledeki yeri, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Cilt: 2 Sayı: 6 Yayın Tarihi: 1990, sayfa 325-333 (PDF sayfa 5-13)
  17. ^ Επίτομος Ιστορία Εκστρατείας Μικράς Ασίας 1919–1922 (Abridged History of the Campaign of Minor Asia), Directorate of Army History, Athens, 1967, Table 2 (Yunanca)
  18. ^ Ali Çimen, Göknur Göğebakan: Tarihi Değiştiren Savaşlar, Timas Yayınevi, ISBN 9752634869, 2. Cilt, 2007, sayfa 321
  19. ^ Pars Tuğlacı: Tarih boyunca Batı Ermenileri, Pars Yayın, 2004, ISBN 975-7423-06-8, sayfa 794.
  20. ^ Christopher J. Walker, Armenia: The Survival of a Nation, Croom Helm, 1980, sayfa 310.
  21. ^ İkinci safhanın başlangıcı olan Mart 1920'da Müttefik devletlerince ilk defa olarak "Ankara hükümetine" barış önermiştir: Conference of London. (2007, July 2). In Wikipedia, The Free Encyclopedia. Retrieved 22:06, November 24, 2007, fromhttp://en.wikipedia.org/w/index.php?title=Conference_of_London&oldid=142083124
  22. ^ a b c Zekeriya Türkmen İstanbul’un İşgali ve İşgal Dönemindeki Uygulamalar (13 Kasım 1918-16 Mart 1920), ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 53, Cilt: XVIII, Temmuz 2002
  23. ^ http://www.weblopedi.com/isgaller/izmirin_isgali-t176.0.html
  24. ^ http://ataturk.yargitay.gov.tr/hukuk/komutanlik.html
  25. ^ İSTİKLÂL HARBİ'NİN ANA HATLARI Türk Tarih Kurumu
  26. ^ TRT Haber, Erişim: 13.11.2008

 
 

Bugün 9 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı!

 

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol